8 Mayıs 2009 Cuma

Kalp Damar Hastalıkları

Yüksek tansiyon Hipertansiyon
Hipertansiyon, kan damarlarında basıncın artması durumudur. Normal kabul edilen kan basıncı değeri bir yetişkinde 120/80'dir yani büyük tansi­yon 12, küçük tansiyon ise 8'dir. Kan basıncı sürekli sabit kalan bir değer değildir. Hareket ederken ya da heyecanlanınca biraz artabilir, uyurken ve istirahat ederken daha düşük olabilir. Bu değişimler normaldir. Ancak, kan basıncının sürekli olarak 14/9'un üzerinde olması durumunda hipertansiyon sözkonusudur.
Bilimsel araştırmaların sonuçlarına göre, Türkiye'de yaklaşık 15 milyon kişi yüksek tansiyon hastasıdır. Hastalık, genellikle ensede görülen baş ağ­rısı, çarpıntı, çabuk yorulma, baş dönmesi, burun kanaması, yol yürüme ve merdiven çıkmada zorlanma, bazen çok sık idrara çıkma, uykudan kalkıp idrar yapma ve bacaklarda şişlik gibi şikayetlere neden olmaktadır. Hasta­lık, bazı kişilerde de belirti vermez. Hipertansiyonun nedenleri:
Karışık ve çok yemek, doğal olmayan veya mizaca uygun olmayan yi­yecekler, katkılı hazır yiyecekler, iyi çiğnenmeyen ve birbirine zıt yemekler hazmedilemez ve çürür. Çürüme sonucu oluşan toksinler ve atık mad­deler kana karışır. Kan koyulaşarak ağırlaşır. Bu durumda vücut, kanı hare­ket ettirmek, gerekli maddeleri hücrelere dağıtmak, atıkları mümkün oldu­ğunca çabuk çıkartmak ve damar tıkanıklıklarını önlemek için, damarları daraltmak ve kan basıncını yükseltmek zorunda kalır. Bu durumda insan tansiyon düşürücü ilaç kullanırsa, kendisine karşı suç işlemiş ve nefsine zul­metmiş olur. Çünkü, kullanılan ilacın tesiriyle damarlar genişler,- bunun so­nucunda da kan akımı yavaşlar. Ancak ağır ve kirli kan damarlarda yağlan ve atıkları biriktirir,- damarları daraltır, dokuları kirletir,- kılcal damarları tı­kar. Biriken atıklarla daralan ve tıkanan atar damarlar, organların dokuları­na yeterli miktarda kan ulaştıramadığı gibi yeterli miktarda besin de ulaştı-ramaz. Nasıl ki su borularında oluşan tıkanma, basınç artışına ve patlama­lara yol açıyorsa, damarlardaki tıkanmalar da hipertansiyonun daha da art­masına ve damar patlamalarına yol açar.
Bütün organlar ve dokular damarlar vasıtasıyla beslendiği için hipertan­siyon tüm vücudu etkiler. Hipertansiyondan en çok etkilenen organlar ise kalp, beyin, böbrekler ve gözlerdir. Hipertansiyon kalp yetmezliği ve bü­yümesi, kalp krizi, beyin kanaması ve felç, böbrek yetmezliği ve böbrek fonksiyonlarında bozulma, görme azalması ve körlük, büyük atardamarlar­da genişleme ve bu genişlemelerin yırtılmasına yol açabilir.
Hipertansiyonun nedenleri arasında en yaygın olanı böbrek hastalıkla­rıdır. Böbrek hastalıklarının sebebi olarak saç boyası, yağ çözücü, güçlü le­ke çıkarıcı, lavobo açıcı ve güçlü çamaşır suları gibi ağır eritici kimyasallar, böcek-sinek ilacı, defoliantlar, antiromatizmal, analjezik, aspirin ve diğer tıbbi ilaçlar gibi toksik maddeler, katkılı yiyecek ve içecekleri kullanmak ön plana çıkmaktadır. Bebekken anne sütü yerine mamalarla beslenen bazı insanlarda, böbrekler yapısal olarak normalden daha küçük olabilir. Bu du­rumda böbreğin tuz atma kapasitesi sınırlı olabilir ve gereğinden fazla tuz alınması, rafine edilmiş katkılı tuz veya yapay tuz kullanılması, hipertansi­yonun ortaya çıkmasına yol açar. Tedavi sırasında bu tuzları kullanmak da tedavinin başarısız olmasına sebep olabilir. ("Tuz" bölümüne bakınız.)
Erkeklerde bazen tansiyon yükselince burun kanaması olur, kanamayla birlikte tansiyon düşer. Bu, bağışıklık sisteminin koruma eylemidir. Rahim ve basur kanamaları da benzer kanamalardır. Bundan korkup, kanamayı durdurma yoluna gitmemek gerekir. Çünkü açlığın tadını unutan ve tokluk hastalığı içinde boğulan bugünkü insanın ayda 100 gr. hatta 250 gr. kan kaybetmesi sağlık için faydalıdır . Burun, rahim veya basur kanaması ile 300-500 gramdan fazla kan kaybı oluyorsa o zaman kanamayı durdurma iş­lemine başlanabilir. Ancak eski tabipler böyle bir durumda, baygınlık gele­ne kadar hiçbir müdahele yapmazlardı. Zaten insan bayıldığı anda kalp atışları yavaşladığı için kanama da doğal olarak durur. Bu, çağdaş insana bi­raz tuhaf gelebilir. Fakat kanamayla nelerden kurtulduğunu tam olarak al-gılayabilseydi, yaratılışının eşsiz bir mucize olduğunu görmüş olurdu. Tedavi
Yüksek tansiyondan korunmada sigaradan uzak durmak, fazla kilolar­dan kurtulmak, az yağlı ve az tuzlu beslenmek, düzenli egzersiz yapmak önemli yer tutar.
Yüksek tansiyonun tamamen ortadan kalkması için:
• Yemek miktarı azaltılır ve düzeltilirse,- kabızlık ortadan kaldırılırsa,-karaciğer temizlemesi ile kan ve damarların temizlemesi yapılırsa, tansiyon hızla normale iner. ("Mide ve bağırsakların tedavisi", "Karaciğer temizlemesi", "Kan ve damarların temizlenmesi" bölümlerine bakınız.)
• Her sabah limon (1-3 limon), greyfurt, elma veya nar suyu suyla karış­tırılarak içilir.
• Bundan bir-iki saat sonra başlayıp ikindiye kadar 30 gr. su + aynı mik­tarda kırmızı pancar suyu + havuç suyu karışımı içilir veya karpuz, el­ma, vişne gibi meyvelerden biri seçilerek yenir.
• İkindi-akşam arasında tek çeşit yemek, salatayla yenir ve yarım çay ka­şığı öğütülmüş sinameki veya sinameki karışımlarından biri yemek üzerine serpilir, ya da haftada 3 sabah 25-30 gr. magnezyum sülfat (İn­giliz tuzu) 1 bardak suyla içilir. ("Kabızlık" bölümüne bakınız.)
• Haftada 1 defa, özellikle pazartesi ve perşembe günleri 36 saatlik aç­lık yapılır.
• "Kalp hastalıkları" bölümünde anlatılan damar açıcı ilaçlar tarif edildi­ği şekilde 2-3 ay kullanılır.
Tedavi sırasında tansiyon yükselirse, tansiyon düşürücü ilaç kullanma­dan, kusmak gerekir. Sonra lavman yapılarak soğuğa yakın ılık suyla gusül abdesti alınır ve limon suyu veya biberiye çayı içilir Biberiye çayı bir tatlı kaşığı biberiye 1 bardak kaynar suda demlenerek haızırlanır, ikiye bölünür ve iki defada içilir. Boyundan, omuzdan veya kafadan hacamat yaptırılır, veya "baş ağrısı" bölümünde anlatıldığı şekilde sülük koyulur ve kupa çeki­lir.
Kusma ile yemek kalıntıları ve mideye inen toksik geniz akıntısı dışa­rı atılır ve vücudun hazım ile değil, kendi durumunu düzeltmekle meşgul olması sağlanır.
Bağırsak dolu olduğu zaman, bağırsakta o anda bulunan fazla besin maddeleri ve toksinler kana karışır. Bunun sonucunda tansiyon yükselmeye devam eder. Lavmanla bağırsaklar boşaltıldığı zaman ise bir önceki duru­mun tersine, bu zararlı maddeler kandan bağırsağa akar ve tansiyon düşme­ye başlar.
Soğuğa yakın ılık suyla alınan gusül abdesti, vücudun enerjisini yük­selterek, kalp ve damarların direncini artırır.
Limon suyu kandaki asidi nötralize ederek, mineral tuzların üretimini keser, kanı sulandırır ve idrarı çoğaltır. İdrar çoğalınca kan miktarı azalarak tansiyon düşer. Açlık yapmış olanlar bunu iyi bilirler.
Böbrek hastalığına bağlı bir hipertansiyon söz konusu ise, böbrekler te­davi edilmeden hipertansiyonun kontrol altına alınması mümkün değildir. ("Böbrek Hastalıkları" bölümüne bakınız.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder